Çok mu uzadı bu yol?

Kıvrımı ellerimde başlayan

Kar küreyen bir nasırda bitecek olan bu yol.

Şimdi kimin anlattığını unuttuğum ve dinledikçe artık benim olduğuna inandığım masalın derin faylarında, bir harikalar diyarı aramakla geçen onca yüzyıldan sonra çok mu uzadı bu yol?

Hep bir yolun başındayken durmadan yeni ezgiler çalan bu sır,

Adına dostluk dediğimiz yırtılmış kumaş, yanık deri, kesik kol.

Her şeyin yeniden başladığı bu uğrakta

Çok mu uzadı bu yol?

Gölgesi kayıp yolların dilini anlamaya gayret ettikçe büyüyen ışık,

Çatlatıyor buzun kalbini.

Dağ uzuyor, bulut haritalara bölünüyor.

Aydınlanan kuyunun dibinde parlayan ip, sessiz bir zaferi işaret ediyor.

Gün devriliyor, yeni bir ayinin sesi dolarken vadiye yine mi bu yol?

Bir küçük İskender rivayeti, Halil Cibran içkisi, Mungan ışıltısı

Bezginliğin boy verdiği kıyıda yeşil bir entari salınacak

Yakut kızılı saçın bir teli düşünce toprağa tutam tutam sen kokacak

Uzanıp da elim dokununca eline, birden yıkılan bu köprünün ucunda

Yine mi bu yol?

Sisli bir ufuk, spot ışıklar, son dakika ve krizler.

Kanayan bültenlerde hep kadınlar

Jiletle çizilen kaderin keskin uçlarına dolanan zehirli bir yılan.

Dev ekranlar, hırsızlar, kalabalıklar…

Umudun, gömülü kaldığı toplu mezarda filiz vermesi bir nisan sabahı,

Kırlangıçların tavafa başlaması ceviz ağacını.

Köyler ve yangın yerlerinde hep bir çare bekleyen gözlerin yarattığı göçler.

Tırnağı sırtına saplanmış bu denizde utangaç sıra sıra mülteciler.

Birinin elinde kurumuş bir afyon çiçeği,

Çığ altında donuk ellerinde, kararsız.

Toplumsal bir cinnetin tetiklendiği bu ölüm kalım savaşında yine mi bu yol?

Berzah, sırat, Adriyatik ve İpekyolu.

Çapraz fişeklik kuşanmış mesih,

Tacirler, kahramanlar, erotik filmler.

Bu küçük kürenin ifşası biterken

Mars ve Galileo, kehanetin yıldızı doğuyor.

Yeni topraklar, yeni kıtalar, yeni dünyalar kanla fethedilirken de mi bu yol?

Adım adım kımıl kımıl mırıl mırıl

Göbeklitepe’den burj al halifa’ya…

Sus, diyorum sonunda sus!

Duyacak tanrı sızlanışlarımızı

Bu yolun başında bir heves

Çizilecek sonsuzluğun mavi şeritleriyle

Kırmızı kurdelalar, altın bir makas

Ya yol…

Ya yol…